Semt Pazarları
"Oğlum pazar arabasını al gel hadi alışverişimizi yapalım" derdi annem küçüklüğümde haftanın son günü..
Yanı başımızda onca market varken biz pazarlara giderdik. Görerek, seçerek alırdık hep, büyüyünce değişiverdi herşey gibi bu alışkanlıkta..
Fakat pazarlar hiç değişmedi, hala kalabalık ve rengarenk. Pazarcıların "buyrun buyrun" nidaları arasında elinizde poşetler kalabalığın içerisinde yavaş yavaş ilerlersiniz pazarlarda. Sebzeyi, meyveyi mevsiminde ve tazecik alırsınız. Bazen ezik, çürük çıkıverir poşetlerinizden, oysa tezgahta görüdükleriniz çok güzeldi bunlarda ne ? Bak sen uyanık pazarcıya öne güzelleri arkaya ezikleri koymuş dersiniz..
Sadece sebze meyve yoktur, aradığınız hemen herşeyi bulursunuz pazarlarda. Kıyafet alışverişinizi de yaparsınız, çanta bujiteri alışverişinizide. Hatta mutfak lazımlıklarını da bir güzel alır eve götürürsünüz.
Sıcak ve samimi yerlerdir pazarlar, her çeşit insana kucak açar. Fakiri de oradadır, zenginide.. Çünkü keyfi bir başkadır pazar alışverişinin. Sadece alışveriş mi ? Öylesine dolaşmaya bile gitseniz kalabalığın arasında akarken stresinizi de atarsınız. Sonra bir ara "aa şu çok güzelmiş alayım bari" demekten de kendinizi alıkoyamazsınız. Dedim ya; incik, cıncık herşey bulunur pazarlarda ve mutlaka zevkinize göre birşeyler ile karşılaşırsınız...
Ekşi Sözlük'ten Bazı Pazar Yeri Entry'leri
quant: önce herşey sıradan başlar. yine güneş doğar, yine kuşlar öter, yine gazeteler gazeteci önüne bağıyla birlikte bırakılır. hava soguktur hafif. malum sabah serinliği. derken bi kaç minibüs görülür, orta halli, camları boyalı. sayıları artar yavaş yavaş. sanki bir toplantı hazırlıgındadırlar, çogunlugu açık yeşil yada kırmızı fordların. diğer günlerden farklı bir hareketlilik belirir. koşuşturmalar, bağırışlar, şakalaşmalar. "nedir, noluyor" derken birden ortalık kararır çadırların kurulmasıyla birlikte. minibüsün içine tıkılmış, ezilmiş büzülmüş mallar tezgahlara yayılır.
bir telaşedir başlar. sabah erkenden alışverişini bitirmek isteyenler aceleyle bir ondan alırlar bir bundan. "diiiin dııın duuuun" bir anons introsu duyulur. derki "bilader anons var ona göre". ardından yanık sesli biri "pazar duası için amin". herşey durur, tüm eller açılır. yaklaşık iki dakikalık bir "pause"nin ardından sessizligi ve durgunlugu bozan bir "cümleten hayırlı işler" ile birlikte koşuşturma, bağırış, çağırış tekrardan başlar.
fatihcan: satıcılarının birmilyon mu buyrun mu dediğini kestiremediğim alışveriş cehennemi
petite: fotograf projesi olabilecek bir konu... bir kere "istanbulda alisveris" konusunda fotograf cekmek icin bir semt pazarina gitmis, muthis kareler yakalamistim. ozellikle sebze-meyve bolumunde renkler muhtesem, saticilar cok sempatikti. beni gazeteci sandiklari icin mi poz vermeye cok hevesliydiler yoksa sevimliliklerinden mi bilemiyorum ama o kalabalik ve hengameye ragmen hemen hemen tum karelerim guzel cikmisti...
before the purple rain: çocukken depozitolu kola şişelerine su doldurup satılan böylece iğde ve çekirdek parası kazanmaya yarayan eğlenceli, şenlikli mekan.
bistan: size migros, tansaş, gima gibi yerlerin konforunu sağlamaz, belki arabanızı park etmek için epeyce dolaşmanız gerekebilir, ellerinizde yüklerle uzunca zaman taşımak zorunda kalabilirsiniz ama alacak bir şeyiniz olmasa bile gezmek için en ideal mekanlardan biridir semt pazarları.
haftada bir gitmeye çalışırım. en güzeli de gelen insanları görmektir. yaşı başı geçmiş dedelerin, sağda solda unuttukları bastonları toplamak, "yavrum gözüm görmüyor bu kaç para?" diye sorularla karşılaşmak, her türlü gıdaya; dokunma, koklama hatta bazen tatma imkanı bile bulabildiğimiz mekanlardır.
her şeyin tazesi buradadır. kışın çileği, yazın portakalı göremezsiniz, zaten normali de budur. tabi yerseniz..
0 Yorum:
Yorum Gönder